10 Ekim 2019 Perşembe
GDO, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Dr Aidin Salih
GDO, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar
GM (Genetically Modified) teknolojisi, herhangi bir organizmaya tek bir gen veya gen grubu ekleme veya çıkarma sonucunda yapısını değiştirme veya türler arasında karşılıklı gen değişimini kapsar. Transfer edilen genler, mikrop, virüs, bitki, hayvan, insan geni hatta sentetik gen olabilmektedir. Bir organizmanın belirli genlerinin diğer bir organizmaya nakledilmesiyle "genetik taşıyıcı" yani ürün, tamamen yeni bir şekil alır. Farklı genlerin kombinasyonu yapılarak, istenilen renk, tat, koku, şekil, sertlik, yumuşaklık ve dayanıklılıkta bir ürün elde edilebilir. Günümüzde abartısız bütün hazır yiyecek ve içeceklerde GM katkılann en az birkaçı mutlaka kullanılmaktadır. Modifiye soya lesitini, aroma, glikoz, fruktoz, nişasta, maltodekstrin, riboflavin, folik asit, vitaminler, enzimler, aspartam gibi transgen katkı maddeleri bunlardan bazılarıdır. Tüketici, tarımda kullanılan GM tohumlarının miktarı hakkında herhangi bir bilgiye sahip değildir. Halbuki uzun zamandan beri doğal tohumların yerini GM tohumlar almış durumdadır. Pamuk, kenevir, buğday, pirinç, soya, mısır, ayçiçeği, şeker pancarı, patates, ıspanak, soğan, sarımsak, karpuz, kavun ve bütün meyveler gibi bir çok üründe yaygın olarak GM tohumlar kullanılmaktadır. Bu listeye, aynı bitkilerden elde edilen şeker, un, yağ, hayvan yemi, parfüm, temizlik malzemesi, boya, kumaş ve gübre de eklenebilir. Genetik Mühendislik, yenmeyen, yiyecek olarak düşünülmeyen organizmaları kullanarak temel besinleri değiştirmektedir. Domatese, soğuğa dayanıklı hale getirebilmek için köpekbalığı geni nakledilirken, patatese, böceklerden korumak için akrep geni nakledilmektedir. Bazı bitkilere ise bağışıklık sisteminden sorumlu insan geni nakledilmektedir. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin zaman içerisinde hangi sonuçları doğuracağını gösteren hiçbir uzun süreli test yapılmamıştır:
Akrep, balık, domuz veya insan geni taşıyan domates yada patates acaba bizim genlerimizi nasıl etkiler? Mesela torunlarımız kuyruklu veya yüzgeçli olur mu? Transfer edilen bu genlerin (transgenler) yeni ortamlarında bulunan komşu genlerle ne gibi bir etkileşim içerisine girecekleri, dayanıklılık dereceleri, sabit kalıp kalmayacakları, yada yeni yerlerini terk ederek göç edip etmeyecekleri bilinmiyor. Bu genler bir bitkiden diğerine ya da gübreden toprak bakterilerine, ardından da farklı sayısız organizmalara geçiş yapabilir mi? Mesela bu genlerin, yenen bir meyveden bağırsak bakterisine, oradan kan hücrelerine, kan hücresi ile de organlara ya da anne karnındaki cenine göç etme olasılığı nedir? Bu soruların cevabını almak için genetik modifiye işlemlerinde nasıl bir yol takip edildiğine bakmak gerekir. Gen transferinde agrobakteriler kullanılır. Agrobakterilerin keşfiyle bir organizmanın genetik bilgisine yabancı gen transfer etmenin yolu açılmıştır. Yaygın bir toprak bakterisi olan agrobakteri hücrelerinde kendine ait DNA dışında bir de halkalı DNA (plazmid) yer alır. Bakteri hücrelerinin plazmidlere ihtiyacı yoktur fakat plazmidlerin üremek için hücreye ihtiyacı vardır. Plazmid, kendi kendine çoğalan, dairesel ve çift sarmallı ayrı bir DNA parçasıdır. Tabiatta doğal olarak bulunan agrobakteri plazmidleri bitkilerde tümörlere ve gallara yol açar. Bu plazmidlere tümör indükleyici (tetikleyici) plazmid veya Ti plazmidleri denir. Biyogenetik mühendisleri arzu edilmeyen genleri bakterinin Ti Plazmidinden ayırır, yerine istedikleri genleri yerleştirerek konak organizmaya transfer eder; bu yolla, bitkilere istediği özellikleri kazandırabilir. Yabancı genler, bütün GM bitkilere Ti Plazmidleri aracılığı ile transfer edilmektedir. Bu işlem için doğal plazmidler kullanıldığı gibi daha hızlı çoğalan yapay plazmidler de kullanılmaktadır. Plazmidler organizmaya girdiklerinde yok olmazlar, bağırsak bakterileri ve kan hücreleri (özellikle akyuvarlar) aracılığıyla tüm organizmaya dağılırlar. Konak hücrenin genomuna yerleşen Ti Plazmidleri, konak DNA'sı çoğaldıkça çoğalır; bitkilerde tümör oluşumuna sebep olduğu gibi GM genomlarda (hayvan, insan) da tümörlere yol açar. Bu biyogenetik tümörler, en sık türler arası hibridlerde görülür. Devamlı GM ürünler tüketen insan da türler arası bir hibrid olmuştur, çünkü GM ürünlerde bulunan yabancı genler onun genomuna da göç etmiştir (yerleşmiştir). Araştırmacılar, transgenlerin farelerio organlarındaki yerleşimini araştırmış ve plazmidlerin, beyin, deri, karaciğer, dalak, böbrek, üreme organları ve diğer bütün organlarda, hatta farenin karnındaki ceninde bile kalıcı olarak yerleştiğini ve hızla çoğaldığını tesbit etmiştir. Sonuç olarak diyebiliriz ki GMO, bağışıklık sisteminde ve metabolizmada bozulmalar, alerji, yeni doğmuş bebeklerde ciddi hastalıklar, kısırlık, daha önce görülmemiş sakatlıklar, onkolojik hastalıklar, mutasyonlar ve ölümlere yol açmıştır. Bu sonuçlar birçok bilimsel araştırma ile de kanıtlanmıştır. Ayrıca bitkilere yabancı genlerin entegre edilmesi ile bitki genomunun stabilitesinin azaldığı da görülmüştür. 2005'te bir TV kanalında, Adana'da yetiştirilen bir GM mandalina ağacında, aynı dalda, mandalina ve acı kırmızı biber yanyana olgunlaştığı haberi yeraldı. GM ağacının sahibi: "AIIah'ın Mucizesi" diyordu. Bu vakanın mucizeyle hiç ilgisi yoktu, sadece, mandalina ağacına kırmızı biberden nakledilen genin sabit olmadığını gösteriyordu. Stabil olmayan bu genin mandalina ağacında başlayan yolculuğunun nerede biteceği asla bilinemez. Kontrolden çıkan tek bir geni ya da genleri geriye döndürmek artık imkansızdır. Doğadaki akrabalarından çok daha güçlü hale gelen GMO'lar, akrabalarını doğal ekolojik sistemin dışına itebilir, hatta tamamen yok edebilir. Ya da gıda zincirine dahil olarak öngörülemeyen yeni formların (mikrop, böcek, bitki, hayvan, insan) doğmasına neden olabilir. Bu ve benzeri bir felaketin sonuçlarını tahmin etmek imkansızdır. Böyle bir felaket atom bombasından daha korkunç sonuçlar doğurabilir. Çünkü atom bombasının ardından ortaya çıkan nukliatidler, kurşun gibi, zamanla zararsız bir madde halini alana dek parçalanırlar. GMO'Iarın zararı ise zamanla sadece katlanarak çoğalacak ve tahmin edilemez bir yön alarak facianın sınırlarını genişletecektir. Ayrıca, DNA materyalinin en kalıcı materyal olduğu unutulmamalıdır. Bitki, hayvan veya insan cesetleri yanar, çürür, kül-toprak olur, ancak DNA yokolmadan kalır. Günümüzde birçok transgen ik tohuma ''Terminatör Gen" yerleştirilerek bu tohumların bir sonraki mevsimde kısır olmaları sağlanmaktadır. Bu tür tohumlar sadece bir kere ekilebilmekte ve bir daha asla kullanılmamaktadır. Tüm canlı organizmaların üreme sistemi genelde aynı prensiplere dayandığından bu tohumlara yerleştirilen terminatör genler hayvan ve insanın da doğurganlığı üzerine etki edebilir. Belirli tip hücreleri yok eden genleri bir ürüne naklettiğin izde, bu genler insanın bilinmeyen hastalıklara yakalanmasına sebep olabileceği gibi dünyaya bakış açısını, ahlakını ve psikolojisini de geri dönülmez bir şekilde etkileyebilir. Ayrıca yok edici genler belirli bir insan grubunu veya belirli özelliklere sahip insanları da hedef alabilir. Örneğin belirli bir göz veya ten rengine, saç yapısına, ırka, dine veya başka herhangi bir özelliğe yönlendirilmiş olabilir. GMO korkunç bir kitle imha silahına dönüşebileceği gibi, insan, hayvan, bitki ve mikroorganizmaların kitlesel yönetimini sağlayan bir makina halini de alabilir. O, ... yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, tohumu ve nesli yok etmeğe çalışır ... " Bakara suresi 205. ayet. Yoksa Aziz Paul'un yüzyıllar önce yaptığı sözü gerçek mi oluyor: "Öyle bir zaman gelecek ki insanoğlu sadece yabani otla beslenebilecek." Tabi, beslenebileceği doğal ot kalırsa. Çağımızdaki keşifler ve buluşlara baktığımızda Allahü teala tarafından 14 asır evvel indirilen Kuran-ı Kerim'in azameti insanı hayretler içinde bırakıyor. "(Şeytan), Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, şüphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını degiştirecekler, (dedi). Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse, elbette apaçık bir ziyana düşmüştür. (Şeytan) onlara söz verir ve onları ümitlendirir; halbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir" Nisa Suresi 119 ve 120. Bu ayetlerde GMO, Genetik Mühendislik ve bu vaatlerle ilgili detaylı ve herkesin anlayabileceği şekilde bilgi verilmiştir. "Hayvanların kulaklannı yaracaklar'' ifadesinin ne anlama geldiği ise bugün daha iyi anlaşılmaktadır: Genetik araştırmalarda ve mutasyonları takip etmek için yapılan deneylerde gerekli olan doku, hayvanlardan, kulakları yarılarak veya enjektörle alınır. Çünkü hayvanların bütün vücudu kıllarla, tüylerle veya yünle kaplıdır. Sadece kulak içi bölgesi açıktır ve bu işleme elverişlidir. Bu ayetlerden anladığımıza göre transgenik teknoloji şeytani özellikler taşımaktadır. İnsanoğlu, gerçeği idrak etmedikçe, daha bir çok sorunla yüzyüze gelecek ve bunu, cahillik, kazanç hırsı, açgözlülük ve acımasızlığına borçlu olacak, ancak bu geri ödenmesi asla mümkün olmayacak bir borç olacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder